AĞRI DAĞINDAN BY PASS’LILAR GEÇTİ
Bir süredir basından izlediğiniz "Ağrı Dağı’na By Pass" projesi takip ettiğiniz gibi başarılı bir şekilde sona erdi.
Prof. Dr. Bingür Sönmez'in ve Club By Pass üyelerinin topluma vermek istedikleri bir mesaj üzerine hazırlanan projenin, bildiğiniz gibi dağcılık organizasyonunu ve liderliğini Yönetim Kurulu üyemiz ve Antalya Birim sorumlumuz Yılmaz Sevgül ile birlikte ben üstlendim. AKUT'un kurumsal adıyla değil de, AKUT üyelerinin gönüllü katılımıyla gerçekleştirilen bu etkinlik sonrasında, tırmanış için alınan 14 kişilik tam takım dağcılık malzemesi, tüm katılımcıların onayı ve arzusu ile AKUTderneğine bağışlandı. Bu malzemeler kendi bölgelerinde daha verimli çalışabilmeleri için Antalya, Marmaris, Bingöl, Kocaeli ve Ankara’daki uç birimlerimize ihtiyaçları ölçüsünde dağıtıldı. Bu vesile ile, projeye destek veren tüm kişi ve kurumlara, AKUT adına teşekkür etmek isterim.
Temel amacı Koroner By Pass ameliyatı geçiren hastaların, ameliyat sonrası süreçte kendilerini bakıma muhtaç, eksik, yarım, evlerinden çıkamaz durumda hissetmelerini önleyip, bir an önce, ameliyat sonrası süreçte doğal olarak yaşadıkları psikolojik bunalımdan kurtulmalarını sağlama konusunda bir mesaj vermekti. Bu mesaj kısaca, koroner by pass ameliyatı geçiren kişilerin, beslenmelerine, antrenmanlarına ve doktorlarının dediklerine dikkat ederlerse, ameliyat sonrası hayatlarını da, eskisi gibi hatta eskisinden daha sağlıklı, dengeli ve kaliteli bir şekilde sürdürebilecekleri ve hem kendileri, hem çevreleri bundan sosyal ve ekonomik olarak büyük bir fayda sağlayabileceği gerçeğiydi. Söz konusu tırmanışta, by pass ameliyatı geçirmiş insanların Türkiye'nin en yüksek dağı olan Ağrı dağına bile gidebilecekleri bir sembol olarak gösterilmiştir.
Elbette ki özünde sembolik bir anlamı olan bu tırmanış, hiç bir zaman için bir rekor denemesi, bir iddia veya bir şeyleri ispat etme çabası değildi. Sadece Koroner By Pass ameliyatı geçirmiş veya geçirmeye aday olan, toplum içinde önemli bir nüfusu temsil eden bireylere ve ailelerine, geçmişte çok riskli olarak bilinen ancak günümüz teknolojisi ile kısa sürede atlatılabilecek ve erken müdahale ile normal yaşam koşullarına rahatlıkla dönülebilecek bir rahatsızlık olduğu gerçeğini bir kez daha vurgulamak ve bu insanlara yaşama sevinci ve cesareti aşılamak düşüncesiyle yapıldı.
Değişik sebeplerle bir takım engelleri bulunan veya farklı ihtiyaç grupları olarak tanımlanan gruplara mensup, iradesi, kararlılığı, yaşama sevinci ve coşkusu yüksek olan bireyler zaman zaman, içinde bulundukları durum sebebiyle sağlıklı bireylerden daha büyük zorluklara göğüs germelerini gerektirecek, hem sembolik değeri hem de gerçek hayattaki fiziksel ve psikolojik değeri yüksek olan benzeri etkinliklere katılırlar.
Bunların arasında, Ağrı dağına ilk kör dağcı tırmanışı, bedensel engelli sporcuların aletli dalış sporu veya nefes ile dalış yapması, bir kolu veya bir bacağı olmayan dağcıların Everest dağına tırmanmaları gibi geniş bir ölçekte izlenebilen bir takım sportif faaliyetler bulunmaktadır. Bütün bu tür projelerde temel mesaj, topluma ve kendilerinin de içinde bulunduğu farklı ihtiyaç gruplarındaki insanlara, yaşama bağlılıkları, irade ve kararlılıkları ile isterlerse pek çok şeyi başarabilecekleri mesajını vermektir. Bu mesajların özünde, ne olursa olsun yaşama sıkı sıkıya bağlanmak ve dengeli, huzurlu ve mutlu bir hayatın kapılarını aralamak vardır. Eski bir dostum olan ve Everest dağına ilk engelli dağcı tırmanışını gerçekleştiren Tom Whittaker’ın bu tırmanışı başarıyla sonuçlandırması, engelli insanların hayatlarına yeni bir hedef çizgisi koymak değil de, Tom bunu yapabildiyse, onunla aynı durumda olan engelliler de en azından şimdikinden çok daha güvenli ve rahat bir şekilde hayatını sürdürebilir mesajıdır. Biraz cesaret, biraz kendine güven ve tabii ki bolca çalışma ve inanma.
Ağrı dağına yaptığımız tırmanış sonunda 63 yaşındaki Sn. İsmail Bölükbaşı 3800 metreye dek, 43 yaşındaki Sn. Selim Sitar ve 39 yaşındaki Sn. Ayhan Çakar ise 4200 metreye dek tamamen kendi güçleri ve imkanları ile tırmanmayı başarmıştır. Projenin başında amaçlanan mesaj tam olarak toplumun geniş bir kesimine ve yaklaşık 2.5 milyon kalp rahatsızlığı olan insana ve ailelerine verilmiştir. 25 kişilik ekibimizden 14 kişi zirveye ulaşmıştır.
Bu projenin başarılı bir şekilde sonuçlanmasında katkıları olan herkese teşekkür etmek istiyorum, Özellikle, her zaman olduğu gibi yaptıkları işin ciddiyetinin farkında büyük bir disiplinle çalışan, Antalya ekibimizden Alkan Uğurlu, Süleyman Vardar ve Güney Çetinkaya'ya, proje liderliği konusunda bana destek veren Yılmaz Sevgül'e, projeye İstanbul ekibimizden katılan Melih Fidan'a, Memorial Hastanesi'nden katılan doktorlara ve dışarıdan projeye dahil olan dağcılara huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Elbirliği ile kamu sağlığını ilgilendiren bir projede, topluma çok olumlu mesajların iletilmesi hususunda gösterdikleri gayretle, daha sağlıklı ve huzurlu bir toplum oluşturulması çalışmalarına bir taş da biz koyduk.
Hepimiz için hayırlı olsun.
Nasuh Mahruki